Sözleşmeler hem günlük hayatta hem de ticari hayatta çok büyük önem arz etmektedir. Bazen bilerek bazen de farkında bile olmadan birçok sözleşmenin tarafı olmaktayız. Bu sözleşmeler yazılı olabileceği gibi sözlü de olabilir. Bu yazıda teorik bilgi vermekten ziyade ticaretle uğraşan bir tacirin/esnafın veya sade bir vatandaşın günlük hayatta ve ticari hayatta bir sözleşmeye imza atarken nelere dikkat etmesi gerektiğinden bahsedilecektir. Bu sebeple bu makale bilimsel bir dil ile değil, sade bir vatandaşın anlayabileceği bir dilde ve tarzda kaleme alınacaktır. Her ne kadar bu yazıda konunun uygulamadaki işleyişinden bahsedilecekse de konunun genişliği ve uygulama alanının çok fazla olması nedeniyle tüm yönlerini bu yazıya konu etmek mümkün değildir. Bu sebeple özellikle bir tacir veya bir esnaf sözleşmeye imza koyarken hak kaybına uğramamak için mutlaka bir avukattan hukuki görüş almalıdır. Aksi takdirde büyük maddi kayıplara uğrama ihtimali yükselecektir.
Dikkat edilecek en önemli noktalardan ilki imzalayacak olduğunuz sözleşmenin karşı tarafının kim olduğudur. Karşı taraf bir gerçek kişi mi yoksa bir şirket midir? İlk ihtimalde karşı tarafın bir gerçek kişi (gerçek kişiden kastımız herhangi bir tüzel kişi şirket adına hareket etmeyen kişidir) olduğunu varsayalım. Karşı taraf bir gerçek kişi ise işiniz daha kolaydır. Bir vekâlet ilişkisi yani temsil ilişkisi olmadığı takdirde sözleşmeye imza koyacak kişi ile sözleşmenin tarafı olacak kişi aynıdır. Bu takdirde kontrol edilmesi gereken ilk nokta karşı tarafın kimlik bilgileridir. İmzalama aşamasında karşı tarafın kimliği mutlaka incelenmeli ve bu kimliğin bir örneği alınarak sözleşmeye ek yapılmalıdır. Sözleşmeye karşı tarafın ismi yazılırken eksiksiz bir şekilde yazılmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri sözleşmeye atılan karşı taraf imzasının sizin huzurunuzda atılmasıdır. Uygulamada yaşanan önemli sıkıntılardan biri kişinin sözleşme imzalarken karşı tarafça daha önce imzalanmış bir sözleşmeye imza atmasıdır. Bu ihtimalde karşı taraf sözleşmeyi gerçekten kendisinin attığı konusunda kişiye yersiz bir güven vermekte ancak sözleşmeye konulan imza aslında sözleşme ile hiçbir şekilde alakası olmayan bir kişiye ait olmaktadır. Özellikle imzalanan sözleşmeye istinaden bir çek veya senet (bono) verilecekse bu hususun önemi hayli artmaktadır. Böyle durumlarda genellikle kötü niyetli olan karşı taraf hem sözleşmeyi hem de karşı tarafa vereceği çek veya senedi başkasına imzalatmaktadır. Tabi karşı taraf ile aynı ortamda bulunulmadığı için mağdur taraf bu imzaların sıhhatini kontrol edememektedir.
Daha sonra ise kötü niyetli taraf sözleşmede üstlendiği borçları yerine getirmemekte, sözleşmenin diğer tarafı olan mağdur ise karşı tarafın kendisine vermiş olduğu çek veya senet aracılığıyla icra takibi yapmaktadır. Ancak tüm bunlara hazırlıklı olan kötü niyetli karşı taraf sözleşmedeki ve bu sözleşmeye istinaden verilmiş olan çek ve senetlerdeki imzaya itiraz ederek kendisi hakkında yapılan takipleri etkisiz hale getirmektedir. Uygulamada birçok tacir ve esnaf bu konuda dikkatsiz davranarak maddi zarara uğramakta ve çoğu zaman da ticari hayatına son vererek iflas etmektedir. Bahsettiğimiz hususlardan açıkça anlaşılacağı üzere konunun önemi büyüktür.
Konuyla tam bir ilgisi olmasa da kargo yolu ile gönderilen çeklerde de yukarıda bahsi geçen noktalara dikkat etmekte fayda vardır. Çek, uygulamada firmaların ticari ilişkilerinde çok yaygın olarak kullanılmakta, bu firmalar ödeme konusunda nakit yerine çek kullanarak nakit sıkıntısını bir şekilde aşmaya çalışmaktadır. Ticari hayatta firma yetkilileri bazen birbirlerini hiçbir şekilde görmeden ticaret yapmaktadır. Örneğin bir Konya firması tarım makinesi üretmekte ve ürettiği bu makineleri tüm ülke çapına pazarlamakta hatta bazen yurt dışına da satmaktadır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi ticari alım satımlarda satım bedeli her zaman nakit olmamakta, çoğu zaman çek kullanılmaktadır. Bu çekler ise çoğu zaman kargo yolu ile veya alım yapan şirket personeliyle gönderilmektedir. İşte bu ihtimalde ürün satışı yapan firmanın dikkatli davranması gerekmektedir. Çünkü kendisine gelen çeki imzalayan kişi aslında alım yapan firma ile hiçbir ilişkisi olmayan bir kişi bile olabilmektedir. Aynı durum bonoda yani senette de geçerlidir. Bu durumda satım yapan firma kendisine ulaştırılan çekteki imzanın gerçekten olması gereken yetkili kişiye ait olması hususunda çok hassas davranmalıdır. Aynı durum firmaya gönderilen sözleşmelerde de geçerlidir.
Başka bir ihtimal ise sözleşmeye imza koyacak kişinin başka bir gerçek kişiyi temsilen imza atmasıdır. Böyle durumlarda genellikle taraflardan biri yurt dışında veya uzak bir şehirde bulunmakta ve diğer bir kişiye kendisini temsilen hukuki işlemler yapması için yetki vermektedir. Bu durum oldukça normaldir. Bu durumda da sözleşmenin karşı tarafı başka bir kişiyi temsilen imza atmaktadır. Öncelikle karşı tarafın vekâletnamesi dikkatlice incelenmelidir. Burada incelenecek olan en önemli husus sözleşmeye taraf olacak kişinin sözleşmeye kendisini temsilen imza koyacak kişiye hangi konularda yetki verdiğidir. Bu hususu netleştirmek için imzalanacak olan sözleşmenin niteliğini ve sözleşme içerisindeki hükümleri iyi tahlil etmek gerekir. Örneğin bir mal alım satım ilişkisi var ise vekâletnamede bu hususta mutlaka vekile yetki verilmiş olmalıdır. Aksi takdirde imzalanan sözleşme geçersiz olacaktır. Bir diğer nokta, imza atacak kişiye gerçekten ilgili sözleşmeyi imzalama yetkisi verilmiş ise bu yetkinin hala geçerli olup olmadığı yani vekâletnamede verilen yetki için bir süre sınırı olup olmadığıdır. Örneğin kişi alım satım sözleşmesi için 2020 yılı içinde imza atma yetkisine sahip iken 2021 yılı içinde bu yetki vekâletnamede mevcut olmayabilir. Yani vekile süre bakımından bir sınırlama getirilmiş olabilir. Dolayısıyla vekâletnamedeki süre sınırına da dikkat etmek gerekir. Ayrıca her durumda sözleşmeye mutlaka tarih atılmalıdır. Her durumda karşı taraf sözleşmeyi veya başka bir evrakı vekâletname ile imzalayacak ise mutlaka o vekâletnamenin örneği karşı taraftan istenmelidir. Elbette ki bu durumda mağdur olan taraf belli durumlarda sözleşmeye imza koyan kişinin hukuki ve cezai sorumluluğuna gidebilecekse de bu durum hem zaman hem de nakit kaybına yol açacaktır.
İkinci önemli ihtimal sözleşmeyi imzalayacak karşı tarafın bir şirket (tüzel kişi) olmasıdır. Bu ihtimalde karşı taraf yani sözleşmenin diğer tarafı bir gerçek kişi değil bir mal topluluğu olan şirket olacaktır. Ancak sözleşmeye imza koyacak kişi veya kişiler şirketin yetkili organlarına mensup kimselerdir. Örneğin limited şirket müdürü limited şirketi temsil eden kişidir. Bu takdirde sözleşmeyi imzalayan kişi kendi adına değil şirket adına imza atmaktadır ve dolayısıyla sözleşmenin tarafı imza atan kişi olmamaktadır. Bu takdirde sözleşme imzalayacak olan diğer taraf, sözleşmeye taraf olurken veya karşı taraftan çek veya senet gibi bir kıymetli evrak alırken daha dikkatli davranmak zorundadır. Burada şirket adına imza atan kişi sadece bir aracı gibidir. Örneğin bir sözleşme ilişkisinde karşı taraf bir şirket ise ve bu şirket sözleşmeye istinaden belirli bir günde ödenmesi gereken bedeli ödememişse, bir makineyi teslim etmesi gerekirken geç teslim etmişse veya hiç teslim etmemişse ve bu sebeple de diğer taraf bir zarara uğramışsa bu zararın tazmini için kişi, aksine bir hüküm olmadıkça sözleşmeyi imzalayan kişiye değil ancak sözleşmenin tarafı olan şirkete karşı dava açarak veya icra takibi başlatarak bir talepte bulunabilecektir. Aksi halde sözleşmeye imza koymuş gerçek kişiye karşı bir talepte bulunamayacaktır. Uygulamada zarara uğrayan mağdur vatandaş veya firma eğer doğru bir şekilde hukuki destek almaz ve yönlendirilmez ise bazen şirket ile beraber sözleşmeye imza atan gerçek kişiyi de sözleşme tarafı sanarak ona karşı da dava açmakta veya icra takibi başlatmaktadır. Uygulamada bu durumun kötüye kullanılması oldukça yaygındır. Bu durum bir şirket tarafından karşı tarafa çek veya senet verilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Kötü niyetli karşı taraf, mağdur tarafa kendini çok varlıklı biri olarak tanıtmakta ve ona yersiz bir güven vermektedir. Verilen bu güvene istinaden mağdur taraf, karşı tarafa örneğin bir makine satmakta ve bunun karşılığında da keşidecisi şirket olan bir çek veya senet almaktadır. Daha sonra ise belirtilen vadede senet ödenmemekte veya verilen çek karşılıksız çıkmaktadır. Durumun sonradan farkına varan mağdur taraf ise kendisine verilmiş olan çek veya senedi icraya koymakta, icraya koyduğunda ise karşısına hiçbir mal varlığı bulunmayan, belirli bir adresi dahi olmayan batmış bir şirket çıkmaktadır. Bu durumda kişi alacağını sözleşme tarafı olan şirketten alamamaktadır. Evraka imza atan yani mağdur tarafa haksız bir güven veren kişinin yine sorumluluğuna gidilemez çünkü bu kişi evrakı kendi adına değil şirket adına imzalamıştır. Ancak burada örneğin senede çift imza konulması durumunda durum farklıdır. Bu durumda atılan ikinci imza aval hükmünde olacağı için kişinin de sorumluluğuna gidilebilecektir.
Yukarıda anlatılan durumun tam tersine de çokça rastlanmaktadır. Bu ihtimalde kişi kendisini şirket yetkilisi olarak tanıtmakta ancak şirket ile resmiyette hiçbir şekilde bağı bulunmamaktadır. Bu durum da dikkat edilmesi gereken noktalar;
- Gerçekte böyle bir şirket mevcut mu?
- Evrak imzalayacak kişi şirket yetkilisi mi?
- Kişi vekâletname gösterebiliyor mu? Eğer gösterebiliyor ise bu vekâletname gerçek mi, sahte mi?
- Eğer kişi sunulan vekâletnamede yetkili olarak görünüyorsa bu kişinin hangi işlemleri yapmak için yetkisi var ( örneğin bu kişi şirket adına çek veya senet imzalayabiliyor mu) ?
- Kişi gösterilen belgede gerçekten şirket yetkilisi olarak görünüyor ve örneğin şirket adına senet keşide etme veya sözleşme imzalama yetkisi de var ama bu kişi hala bu işlemleri yapmaya yetkili mi (süre sınırı var mı)?
Bu soruların sayısı elbette artabilir. Çünkü ticari hayat durağan değil değişkendir. Bir esnaf veya tacir ya da normal bir vatandaş eğer bir avukat aracılığıyla hukuki yardım almıyorsa hata yapması ve büyük maddi kayıplara uğraması çok muhtemeldir. Ancak kişi kendisi de ufak kontroller yapabilir. Şirket bilgileri, yetki, yetki kısıtlamaları, yapılan aziller gibi yukarıda bahsi geçen bilgilerden bazıları MERSİS adresinden ve Ticaret Sicil Gazetesi’nden öğrenilebilir. Ancak bunların hiçbiri hukuki yardım yerine geçmez.
Bu yazımızda bir firmanın veya normal bir vatandaşın herhangi bir sözleşmeye taraf olması durumunda dikkat etmesi gereken önemli noktalardan sade bir dille bahsetmeye çalıştık. Ancak tüm önemli noktaları bu yazıya konu etmek mümkün değildir. Ticari hayat durağan değil değişkendir. Bu değişkenlik hızına yetişebilmek bir vatandaş için çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Ancak örneğin ticaretle uğraşan bir firma tüm gelişmeleri takip etmek ve ticari ve hukuki hayatın hızına ayak uydurmak zorundadır. Aksi takdirde büyük maddi kayıplara uğraması ve ticari hayattan silinmesi muhtemeldir. Bunu sağlaması için mutlaka alanında yetkin bir avukat ile çalışarak hukuki destek alması gerekir. 21.04.2021
Av. İsmet İRİŞ
Akabe Mh. Yeniceler Cd. My Office A1 Blok Kat:4 No:407 Karatay/KONYA
0532 543 12 65